Yoshihiro Nishimura ile ilk tanışmam Tokyo Gore Police (2008) isimli çılgınlıkla başlamıştı. Zaten japon absürd korku sinemasının bir hayranı olarak, deli tarzına hayran kalmıştım. İzleyiciyi en sevdiğim Japon yönetmen Sion Sono'vari bir satirizmle karşı karşıya bırakan Tokyo Gore Police, bünyesinde batılı izleyiciler için sunulmuş bir gore istismarından çok daha fazlasını taşıyor. Polis devleti meselesine olan bakışı, "cutter" kültürüne olan parodik reklamları, body-mutilation'ın dibine kadar sömürülmesi pek çok alt katman barındırıyor. Buradan Hiroşima'daki atom bombasına, ikinci dünya savaşındaki Amerikan sömürgesine kadar gidebiliriz.
Daha sonradan hakkında biraz araştırma yapınca, Nishimura'nın aynı zamanda bir özel efekt makyajcısı olduğunu öğrendim, üstüne üstlük Sion Sono'nun başyapıtlarından olan Suicide Club'ın (2002) makyajlarını yapan kişi Nishimura'nın ta kendisi. Buna ek olarak yine absürd sci-fi hororlardan Meatball Machine'in (2005) ve The Machine Girl'ün (2008) makyajlarını da Nishimura üstlenmiş. Tokyo Gore Police'in ardından, Nishimura ile yolculuğuma bir korku antolojisi olan ABC's of Death (2012) için çektiği Z is for Zetsumetsu ile devam ettim. Tokyo Gore Police'ten esintiler taşıyan kısa filminin yine Hiroşima'ya kadar uzanan bir hikayesi var. Oryantalist bakışı aynı satirizmle eleştiren ve bunu yaparken de gore ve body mutilation istismarının dibine vuran Nishimura, Japon korku sinemasının dikkate değer isimlerinden biri olduğunu kanıtlamış görünüyor. Son olarak Nishimura'nın son izlediğim filmi ve beni Naoyuki Tomomatsu'ya yönlendiren, bir başyapıt olarak sayabileceğim Vampire Girl vs. Frankenstein Girl (2009).
Temelinde bir aşk hikayesi olan Vampire Girl vs. Frankenstein Girl tam bir WTF komedisi. Milyonlarda karakter karmaşası, bir sürü Japon popüler kültürü referansı ve parodisi sonucu ortaya çıkan bir Frankenstein kız ve onun karşısında sevdiği erkeği elde etmeye çalışan Vampir kızımız Monami. Film baştan sona absürdlük dolu, baştan sona garip CGI efektleriyle donatılmış. Bu delilikte Nishimura'nın etkisinin yanı sıra Tomomatsu'nun da parmağı olduğunu, Stacey: Attack of the Shoolgirl Zombies (2001) isimli ne olduğu belirsiz ruh hastalığını izledikten sonra anladım. Tomomatsu'nun ikinci filmi olan bu garip şey, Stacey ismi verilen, öldükten sonra zombi olarak dirilen okullu kızlar hakkında. Film gerçekten izlediğim en garip en absürd filmlerden biri ve emin olun çok fazla absürd şey izledim. Nishimura'nın Tokyo Gore Police'de kullandığı polis teşkilatı reklamları bu filmde de mevcut ve bir başka komedi unsuru ise Bruce Campbell's Right Hand isimli fashionable motorlu testere reklamı. İsminden de anlaşıldığı üzere referans noktamız tabi ki Evil Dead ve Army of Darkness sersisinden Bruce Campbell'ın canlandırdığı Ash karakteri.