23 Aralık 2015 Çarşamba

South Park: The Stick of Truth

Bu oyun için interaktif bir South Park filmi diyebiliriz. Basit bir RPG mantığıyla ilerlediği için beceri kısmı çok zor ve gelişmiş olmasa da yan görevlerle dallanıp budaklanan ana hikaye ve karakterler oyun oynuyor hissinden çok South Park animasyonu izliyormuş izlenimi veriyor. Eğer benim gibi var olan her collectible'ı toplayıp bütün yan görevleri tamamlamadan oyunu bitti olarak kabul etmeyen bir manyaksanız, kolay gelsin diyorum, çünkü oldukça fazla collectible ve uzadıkça uzayan yan görevler mevcut. Tabi toplanılan her junk ürün ayrı bir South Park referansı taşıyor.


South Park animasyonu gibi absürd ve bol bol toilet humour barındıran oyunda kürtaj, bok, anüs, dildo ve osuruk genel temaları oluştururken, bunların yanı sıra sevişen ebeveynlerin altında cüce bir cinle savaş, pedofili bir fotoğrafçı, nazi zombiler, kaçırdıkları insanlara falllik makineler aracıyla anal penetrasyon yöntemiyle alıcı yerleştiren uzaylılar gibi "hikaye geliştirici" öğeler de mevcut. 

15 Aralık 2015 Salı

Outlast

Outlast first person bakışlı bir korku oyunu ve hikaye en sevdiğim temalardan biri olan asylum (akıl hastanesi) etrafında şekilleniyor, ama bu heyecan verici başlangıç hikaye ilerledikçe pek de etkileyici olmayan bir sona bağlanıyor. Başlarda yerinden zıplatan, gayri ihtiyarı çığlık attıran korku seviyesi de sonlara doğru bir hayli düşüyor. 


Oyunun etkileyici olan taraflarından biri, son zamanların da popüler korku filmi genresı olan "found footage" yani bulunmuş kayıt teması üzerinden ilerlemesi. Neredeyse oyunun tamamını karakterin elinde bulunan kameranın ekranından izlemek zorunda kalıyoruz, çünkü pek çok bölüm karanlıkta geçiyor ve kameranın gece görüşünü açmak gerekiyor. Onun dışında bir diğer hoşuma giden özelliği ise, her ne kadar saklanmak gereken bölümler olsa da, genel olarak saklanma değil kaçma algısı üzerinden ilerliyor. Benim gibi korku oyunlarında saklanmayı beceremeyen bir sabırsızsanız (bkz. Amnesia) Outlast bu açıdan harika bir kurtarıcı. 


Oyunun hikayesine gelecek olursak, bir araştırmacı Mount Massive Asylum'da olan garip olayları araştırmak üzere asylum'a yollanır; kameranın olmasının başlıca nedeni, karakterin asylum'da olanları kayıt altına alma gerekliliğidir. Tabiki klasik bir ilerleyiş olarak, karakterimiz asylum'a girdiğinde üzerlerinde deneyler yapılmış olan delilere rastlar. Bunu dev bir yaratığa dönüşmüş bir başka deli, deli rahip, ve sadist bir başka deli izler. Kısacası her taraf deli doludur ve ne yapacakları, nereden çıkacakları, sana saldırıp saldırmayacakları hiçbir şekilde belli değildir. Bir korku oyununda 'jump scare'dan daha iyi ne olabilir ki... Hele de buna kameranın biten pilleri ve onun verdiği uyarı sesiyle birlikte karanlıkta kalma tehlikesinin hissi eklenirse. 


Özetle heyecanlı başlayan Outlast, oldukça vasat bir finale sahip ve genel olarak bakacak olursak, tekrara düşen bölümleri ve korkutma efektleriyle sona doğru yaklaştıkça etkisini yitiriyor -ki uzun bir oyun olduğu da söylenemez. Sanırım tek ilgi çekici ve yenilikçi yönü oyunun bir kamera üzerinden ilerlemesi, önceden de bahsettiğim gibi "found footage" film etkisi sağlayan bu yaklaşım, Outlast'i sıkılmadan oynanabilir kılıyor. 

13 Aralık 2015 Pazar

Monument Valley



Son zamanlarda oynadığım en iyi tablet/telefon oyunlarından biri. Puzzle game türünde olan Monument Valley, Princess Ida karakterinin optik ilüzyonlar eşliğinde çeşitli labirentlerden çıkmaya çalışmasını konu alıyor. Orijinal oyun on bölümden oluşuyor bunun yanı sıra Forgotten Shores isimli sekiz bölümlük eklentisi ve Ida's Dream isimli bir mini oyun bulunmakta. Japon baskılarına benzer tasarımı ve minimalist yaklaşımıyla Monument Valley tekrar tekrar oynansa da sıkılınmayacak bir oyun.